Marketteydim. Reyonlar arasında gezinirken gözüm bir rafa takıldı. Parlak etiketli, pastel tonlarda bir kutu… İçinde ne olduğunu bile bilmediğim fakat içgüdüsel olarak işlevsel ve güvenilir olduğunu düşündüğüm bir ürün.

Ambalajı çok güzeldi.

Bir anda sepetime attım.

Halbuki neyi satın aldığımı bilmiyordum: ürünü mü, yoksa bana hissettirdiği duyguları mı?

Belki de ikisini.

Artık bize sadece ürün değil; bir anlam, bir hikâye, bir güven satıyor pazarlama.

Vitrinlerde hayallerimizi, hayatlarımızı, benliklerimizi sergiliyoruz.

Bir fotoğraftan yayılan pastel tonlar, her sabah kahveyle başlayan günler, son derece kusursuz ilişkiler…

Ambalajı güzel hayatlar.

Fakat her kutu açıldığında içinden mutluluk çıkmaz.

Her güzel ambalaj, iyi bir içeriği saklamaz.

Her parlak kapak, dolu bir kitabı göstermez.

Tüketim toplumu olmak, artık bize ihtiyacımıza göre değil, hayallerimize göre alışveriş yapmayı öğretiyor.

İhtiyacımızı değil, olmak istediğimiz kişiyi satın alıyoruz.

Statüyü, duyguyu, onaylanmayı…

Ve her beğeniyle şu damga yapışıyor üzerimize:

Onaylandın. Kabul edildin. Devam et.

Ama o güzel ambalajların arkasında kalan boşluk, hayatlarımızda da boşluklar açıyor.

Gerçek, yerini gösteriye; içerik, yerini kabuğa bırakıyor.

Artık ürünün başarısı işleviyle değil, ambalajıyla ölçülüyor.

İyi olmak yetmiyor; iyi görünmek gerekiyor.

İnsanlar da, tıpkı ürünler gibi, ambalajlarıyla değer kazanıyor.

Bir içecek artık sadece bir içecek değil; sosyalleşmek, özgür hissetmek, kendini farklı görmek için bir bahaneye dönüşüyor.

Şişedeki şey hâlâ su, hâlâ kahve.

Ama pazarlama diliyle süslenmiş bir yaşam tarzı gibi sunuluyor.

Her sabah uyanır uyanmaz kontrol ettiğimiz sosyal medyada, sabah kahvesiyle başlayan hayatlar, şık dekorlar, filtrelenmiş mutluluklar…

Hepsi o kutunun başka bir versiyonu.

Gösterilen hayatla yaşanan hayat arasında, ambalajla içerik kadar fark var.

Pazarlama yalnızca ürünleri değil, hayatlarımızı ve değerlerimizi de biçimlendiriyor.

Ve bugün neredeyse her şey satılabilir.

Ambalajı güzel olduğu sürece.

Ama bir gün, o ambalajı çöpe attığımızda, şu soruya cevap verebilecek miyiz?

“Satın aldığımız şey gerçekten bir ürün müydü?

Yoksa yalnızca ait olma arzumuz muydu?”

Yazar

“Ambalajı Güzel Diye Alınan Hayatlar” için bir yanıt

  1. Mai avatarı

    Kaleminize sağlık hocam çok güzel bir noktaya değinmişsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Biz Muamma,

Sanatın sınırsız dünyasında özgürce dolaşan, ifade biçimlerine kalıplar koymayan, düşünen ve üreten bir topluluğuz. Muamma, sanatın her dalına dokunarak yeni bakış açıları sunmayı, bağımsız ve özgün içerikler üretmeyi amaçlayan bir oluşumdur.

Bizim için sanat, sadece estetik bir olgu değil, aynı zamanda düşünceyi besleyen, sorgulatan ve dönüştüren bir güçtür. İşte bu yüzden, kendimizi tek bir tanımın içine hapsetmiyor, sanatın içinde özgürce var oluyoruz.

Bize Ulaşın!