Varlık farklıdır.

Benzememek yalnızlaştırır.
Ama bazen kalabalıklar daha da yalnızdır.
Her şeyin birbirine benzediği bir düzende,
kendine benzemeye çalışan tek varlık olmanın ağırlığı,
ağırdan da öte, görünmezdir.

İnsanlar sıradanlığa sarılır.
Çünkü orada az düşünce, bol rahatlık vardır.
Sorgulamak yorucudur;
sistem bunu istemez.
Sana bir kimlik verir, bir rol, bir tarif.
Sen sadece kullanma kılavuzunu uygularsın.

Her yerde aynı kelimeler,
aynı kahkahalar, aynı öfkeler.
Herkes birbirine benzemeye yemin etmiş gibi.
Birbirinin yüzünü taşıyan kopyalar geçiyor.
Ve içlerinden biri dönüp,
“Niye bu kadar garipsin?” diyor.

Soruyu yanlış yerden sordular.
Aynılığın bu kadar normalleştiği bir yerde,
farklı olanın sorunu yoktur,
sorun bizzat sorudadır.

Farklı olmak bir karar değil.
Farklı olmak, bazen yalnızca anlamaktan geçiyor.
Sistem anlamak istemez.
Anlayan tehlikelidir.
Çünkü anlam, kabulü getirmez.
Anlam, çarpıklığı açığa çıkarır.

Ve anladığında,
varlığının merkezine boşluk oturur.
Sana ait olmayan bu dünyada,
seninle hiçbir bağı olmayan kurallara uymayı reddedersin.
Ama reddetmenin ödülü, hiçbir yere ait olamamaktır.

İşte o anda melankoli doğar.
Kalabalığın içinde, sesi olmayan bir çığlık gibi.
Biri olamadığın için değil,
herkes aynıyken biri olmaya çalıştığın için başlar bu sessiz çöküş.
Ve çöküşün sesi de sessizdir.
Sadece sen duyarsın.
İşte bu, ıstıraptır.

Bir varlık, diğerine benzediği sürece sorun yoktur.
Sistem, benzerlikleri ödüllendirir.
Çünkü benzerlik huzur değil, denetimdir.
Ve sistem, huzurdan çok denetime ihtiyaç duyar.

Farklı olan, rahatsız eder.
Çünkü tanıdık değildir.
Öngörülemezdir.
Kendisine çizilmiş sınırların ötesine taşar.
Bu yüzden dışlanır.
Yok edilmese bile, sessizleştirilir.

Bir varlık farklıysa, sistem onu işlevsiz sayar.
Çünkü sistem, işlev üzerinden tanımlar.
Düşünmez, işler.
Duymaz, çalışır.
Hissetmez, tekrar eder.

Ve böyle bir düzende farklılık,
salt varoluşuyla bir tehdit gibi algılanır.
Oysa tehdit değildir.
Bir hatırlatmadır.
Unutulmuş olanı – sorgulamayı, hayret etmeyi, anlamayı –
bir hayalet gibi tekrar gündeme getirir.

Farklı olan, kendini kanıtlamaya mecbur bırakılır.
Çünkü anlamak yetmez.
Sistemin diline çevrilmedikçe, hiçbir varlık “meşru” sayılmaz.
Benzemeyen varlık, açıklanamaz olandır.
Ve açıklanamayan, her zaman korku üretir.

Farklı olan, kalabalığın ortasında görünmeyen bir suskunluk taşır.
Her hareketinde, varlığının ağırlığıyla yüzleşir.
Çünkü benzememek;
yalnız kalmak, yanlış anlaşılmak ve çoğu zaman hiç anlaşılmamaktır.
Bu da sessiz bir parçalanma yaratır.
Varlık hâlâ oradadır ama parçalara ayrılmıştır.
İşte bu, ıstıraptır.

Melankoli, farkındalığın tortusudur.
Bütün seslerin aynı notada birleştiği bir odada,
farklı bir tonda konuşan bir varlığın yankısıdır.
Ve sistem, bu yankıyı boğmak ister.
Çünkü yankı, dikkat çeker.
Ve dikkat, düşünceyi doğurur.

Oysa düşünce, her zaman çözüm değildir.
Bazen sadece boşluğun şeklidir.
Varlık, farklılaştıkça sorularla çoğalır ama cevaplarla yalnızlaşır.
Çünkü bu düzen, cevaplara değil, cevaplanabilirliğe bakar.
Anlaşılır olan değerlidir,
anlaşılmaz olan susturulur.

Sistem, bir kalıp üreticisidir.
Ama varlık, kalıba sığmaz.
Sığdığında, kendisi olmaktan çıkar.
Ve kendisi olmaktan çıkan her varlık,
bir önceki benliğinin yasıyla baş başa kalır.
İşte bu, ıstıraptır.

Her fark, bir ıstıraptır.

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Biz Muamma,

Sanatın sınırsız dünyasında özgürce dolaşan, ifade biçimlerine kalıplar koymayan, düşünen ve üreten bir topluluğuz. Muamma, sanatın her dalına dokunarak yeni bakış açıları sunmayı, bağımsız ve özgün içerikler üretmeyi amaçlayan bir oluşumdur.

Bizim için sanat, sadece estetik bir olgu değil, aynı zamanda düşünceyi besleyen, sorgulatan ve dönüştüren bir güçtür. İşte bu yüzden, kendimizi tek bir tanımın içine hapsetmiyor, sanatın içinde özgürce var oluyoruz.

Bize Ulaşın!