Yorgun bir gölge gerekiyormuş
şehrin arka sokaklarına
Karanlıkta avaz avaz bağıran sesler sustu
diğerleri, gözlerini hızlıca kaçırıp
yeni korkular örmüşler kendilerine.
Yasaklar kalkmış, tutunmaya çalışmışlar
kurşun tatmış hayaller üzerine
Isındıran, delik deşik bir yorgan
üstümüze örtülmüş.
Eski köy delisi bir yağmur
şakaklarımız için rahmet.
Kendi kumaşından yamayı bekleyen
dizler,
bir zamanlar terle ıslanmış.
Ne bu ölçüde ince dokunan eller
taşımaya muktedirdi yükü
ne de müjde verilmişti
sert yasaklar koyan rütbeliler üzerine.
Rafinelik karlı bir evlilikti
ince elenmiş sık dokunmuş beyazlar içinde.
Lavanta kokusu veya vanilya
İşgal altındaki kakışlanmış bostanlarda,
Dünyanın öteki köşeleri denildiğinde
hafif mahoş bir tat verir
o topraklarda yasakçı ekipler.
Ne zamanki tereddütler döküldü
işlemeli halılara, birer birer
imlası bozuldu kelimelerin.
Karalanacak kağıtlar
birbirini ele veriyordu artık
ticarete zarar veriyordu, büyük akıllarda.
Vaktin takvimine uymayan
birkaç dik başlı çınar, göğe direnirken
birinci mevki kuşkulara ihanet etmiştik.
Birbirlerine eklenmiş şehirler, bir sabah
gözlerini başkasının güneşine aştı.
Kırmızıya çalan o ikinci kalite
hamur defterlerde hakikat
hiçbir vakit kendi adıyla anılmamıştı,
Ve komşular
çamaşır iplerine asılan
yalnızlıklarla beraber, balkondan balkona
birbirine yaktıkları sigaraların dumanını
gönderiyordu.Selam bile verilmiyordu
Artık selam vermek
taraf tutmak sayılıyordu.
Ve artık
ne künyesi okunur kalmış mazinin
ne de mühürlenecek bir mektup.
Birbirinin yasına dokunmadan
bir ağırlık
omuzda kalmış
devlet gibi, aile gibi
birtürlü çıkarılamayan bir ceket gibi.

Bir yanıt yazın